Atatürk’ün bizzat kendisinin Itamar Ben-Avi adındaki gazeteciye “ben Sabetay Sevi’ye inananların soyundan geliyorum” dediğini gözardı etmeyelim lütfen..
Forward gazetesindeki Ataturk’le ilgili yazı bizzat Hillel Halkin adlı, Amerikan asıllı ünlü bir İsrailli gazeteci tarafından kaleme alınmıştır.Referans verdiği Filistin Yahudisi bir gazeteci olan Itamar Ben-Avi’nin İbranice otobiyografisi de 1940 yılında Kudüs’te yayınlanmıştır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin en güçlü olduğu bir devirde daha İsrail devleti kurulmamışken ve İslamcılar bugünkü güçlerine kavuşmamışken yayınlanmış eserde bahsedilen bu anı kesinlikle İslamcıların bir palavrası değildir.Bu anısında Itamar Ben-Avi 1911 yılında, Mustafa Kemal daha 30 yaşında, Trablusgarp Savaşı’na katılmak üzere olan bir subayken o zamanlar bir Osmanlı vilayeti olan Filistin’den geçtiğini berlirtiyor.Ben-Avi, Kudüs şehrinde bulunan Kamenitz Oteli’nde giderek parlamakta olan Osmanlı subayı Mustafa Kemal ile tesadüfen karşılaşmalarını anlatıyor.Ben-Avi, gazeteci kimliğiyle , Mustafa Kemal ile dostane bir mülakat yapıyor. Konuşmalarının da ana eksenini o yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu savaş ortamından nasıl kurtarılabileceği oluşturuyor.Birkaç gün üstüste devam eden toplantılarının birinde Mustafa Kemal, aslen Sabetay Sevi’ye inananların soyundan geldiğini, fakat Yahudi olmadığını, küçüklüğünde babasının kendisine Venedik’te basılmış eski bir Tevrat’ı okuyabilmesi için Karaim Yahudisi bir öğretmen tuttuğunu belirterek, aklında kalan tek duanın da ; “Shema Yisrael Adonai Eloheinu ve Adonai Ehad” olduğunu söylüyor.Yani; “Dinle ey İsrail Rabbimiz olan Allah Tektir.”Itamar Ben-Avi de unutamadığı bu toplantıyı yaşamındaki diğer tüm anılarla beraber 1940 yılında Kudüs’te bir kitap halinde bastırıyor.Fakat baskı çabucak tükendiğinden ve İbranice olarak basıldığından, bu önemli konu sadece dar bir çevrenin bildiği bir konumda kalıyor. Hillel Halkin ise 1994′te İsrail Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi ziyareti dolayısıyla, Atatürk’ün Yahudi geçmişinin iki ülke arasındaki bağları nasıl etkileyebileceğini düşünerek, Cumhurbaşkanı sözcüsüne konuyu gündeme alıp almayacaklarını soruyor.Onların da bu konudan habersiz olduklarını görmesi üzerine New York’ta yayınlanan 103 senelik bir Yahudi gazetesine konuyu aydınlatan geniş bir özet sunuyor.Makalesinde, Itamar Ben-Avi’nin otobiyografisinden, Atatürk’ün Şemsi Efendi’nin yönettiği Fevziye Mektebi’nde babası tarafından okutulmasından ve Nazilerce katledilen Selanik Musevilerinin (1912-1943) Atatürk’ün kendi cemaatlerinden çıkmış olmasından ötürü duydukları kıvançtan bahsediyor.Encyclopedia Judaica’ da bile Atatürk’ün Dönme asıllı olduğuyla ilgili iddialar var.Sonuçta, Atatürk, Sabetay Sevi’ye inanan ailelerin soyundan gelmiş olabilir.
Atatürk’ün Yaşamı, I. Cilt (1881-1928), T.T.K., yayını, 1980.
Bu kitabın I. cildinin 23. sayfasında Mustafa Kemal’in 1911′de Libya’ya giderken Kudüs’e uğradığından bahsedilerek şu anıya yer verilmektedir: “8 Eylül 1911′de Istanbul’dan yola çıkan Mustafa Kemal, 19 Ekim’de Iskenderiye’ye vardı. Bu yolculuk esnasında Mustafa Kemal’in Kudüs’e de uğradığı ve orada Ibrani dilini yeniden konuşma dili haline getirme çabası içinde bulunan ve Ibranice’nin Büyük Sözlüğü’nü meydana getiren Eliezer Ben Yehuda (1858-1922) ile görüştüğü anlaşılıyor.”
Adı geçen eserde, Mustafa Kemal’in o zamanlar Yehuda’ya “Ibrani yazısının güç bir yazı olduğunu, bunun yerine Latin harflerini kabul etmelerinin yerinde olacağını, eğer kendisi Türkiye’de söz sahibi olursa Arap harfleri yerine Latin harflerini kabul ettirmeye çalısacağını” söylediğinden bahsedilmektedir.
Eliezer Ben Yehuda’nın oğlu Itamar Ben-Avi hatıralarında uzun uzun Mustafa Kemal’le babasının ve kendisinin tanışması ve konuşmalarından sözeder. Ben-Avi’ye, Mustafa Kemal o zaman ilgilendiği konuları ve planlarını anlatır. Hatta Kudüs’de bir otel odasında bu Yahudi ile konuşurken onlara Enver ve Cemal Paşalara olan güvensizliğinden sözetmektedir. Itamar Ben-Avi, Mustafa Kemal’le tanışıp konuştuktan sonra “Türkiye için daha güzel bir istikbal umutlarının kapısının açıldığını ve Mustafa Kemal’in anlattıklarına, bir Osmanli tebaası olarak kendisinin de yürekten katıldığını” ifade eder.
It’s My Secret Prayer, Too,” He ConfessedBy Hillel Halkin
Bu makalede Atatürk’ün babasının SABETAYCI olduğu belirtiliyor. Bu sonuca da Atatürk’ün 1911 yılında, Kudüs’te, Itamar Ben Avi’ye yaptığı itiraflardan yola çıkarak ulaşılıyor.
Itamar Ben Avi, (1882-1943), Osmanlı tebaasından olan ve Filistin vilayetinde ikamet eden ünlü bir Yahudi gazeteciydi. Ölmeden önce, hayli maceralı geçen hayatını ve tanıştığı kişilerle ilgili anılarını kaleme almıştır. Atatürk’le ilgili olan anıları da, 1940 yılında İbrani dilinde yazılmış bu otobiyografide yer almaktadır.
Buna göre Kudüs’teki Kamenitz Oteli’nde gerçekleşen ilk görüşmelerinde, Atatürk, Ben Avi’ye, “SABETAY SEVİ’NİN soyundan geliyorum. Tabii ki artık YAHUDİ sayılmam, ama bu peygamberinizin bir hayranıyım. Keşke bu ülkedeki bütün YAHUDİLER onun safında yer alabilse” demiştir.
Bir sonraki görüşmesinde ise “evimde Venedik’te basılmış eski bir TEVRAT var. BABAM onu okumam için bana KARAİM YAHUDİSİ bir öğretmen tutmuştu. Öğrendiğim ayetlerden bazılarını hala hatırlıyabiliyorum” dedikten sonra biraz düşünüp ;‘SHEMA YISRA’EL, ADONAI ELOHENU, ADONAI EHAD!’ demiştir.(anlamı : “Dinle ey İsrail, Rabbin olan Tanrı tektir”)
Itamar Ben Avi’nin “efendim, bu YAHUDİLERİN en önemli duasıdır” demesi üzerine Atatürk de (o zamanki adıyla Mustafa Kemal) şöyle cevap vermiştir : “Benim de GİZLİ DUAMDIR bayım, benim de” ve sonra da sohbetlerine kaldıkları yerden devam etmişlerdir.
17 Aralık 2007 Pazartesi
Atatürk ve Bilinmeyenler
Etiketler: Atatürk
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İşitsel/Görsel
|
Kur'an-ı Kerim Tüm Sûreler
ŞİİRLERİNİZ |
|
0 yorum:
Yorum Gönder